img.jpg-kuranbahcesi.blogspot.com
Bir adam doğru olmayan yollardan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur . Günahlarından bir nebze olsun arınmak ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin ( 1209-1271 )  dergâhına kurban olarak bağışlamak ister.

O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görmektedir.  Adam, ineği nasıl kazandığını Hacı Bektaş Veli'ye uzun uzun anlatır.

Adamı dinleyen Hacı Bektaş Veli kararını verir.  

" Uygun değildir. Kabul edemeyiz " 

diyerek kurbanı geri çevirir. 


Adam; bunun üzerine  Konya'da bulunan Mevlana Celaleddin Rumi'ye ( 1207 - 1273), gitmeye karar verir. Mevlevi dergâhına varır ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana adamı dinledikten sonra tereddüt bile etmeden hediyeyi hemen kabul eder. Adam beklemediği bir kabul ile şaşkınlılık geçirir ve kendinde olmadan; ayni şeyi Hacı Bektas Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. 

Mevlana şöyle der: 

"Biz bir karga isek Hacı Bektas Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz.  O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir."

Adam hediyesinin kabul edilmesi sevinci ile geri döner. Şaşkınlığı geçmeyen adam  üşenmez kalkar Hacı Bektas dergâhı'na gider ve Hacı Bektas Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektas Veli'ye sorar. 

Hacı Bektas da şöyle der: 

"Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."

Böylesi tevazu, Böylesine incelik, aynı konuda tamamen birbirlerinin tersi davranış sergileyen böyle insanların hem kendi yaptıklarını hem de muhatabının yaptıklarını böylesi ahenk içinde açıklayabilmeleri, birbirlerini tenkit etmek yerine birbirlerini yüceltmeleri, konusunda ki davranışları en güzel örnek sanırız.