images.jpg-Anne ve Baba Hakkı-kuranbahcesi.blogspot.com
Dinimiz, evladın anne ve babasına karşı yerine getirmesi gereken bazı sorumlulukları belirlemiştir. Bu çerçeveden hareketle evlat, anne ve babaya karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmalıdır. Asık surat ve sert sözler onları incitir. Çağırdıklarında hemen bekletmeden koşmalı, istekleri Allah'a itaatsizlik olmadıkça arzu ve istekleri yerine getirilmelidir. Örf ve adetlerimize göre saygısızlık ifade eden davranışlardan kaçınmalı ve yanlarında yüksek sele konuşmamalıdır. Geçim sıkıntısı çekiyorlarsa, yardım etmeli ve ihtiyaçları giderilmelidir. Hastalık ve yaşlılık sebebiyle hizmete ihtiyaç duyuyorlarsa hizmette kusur etmemelidir. Vefatlarından sonra onlar için yapılması gereken görevler vardır. Zira, anne ve babanın vefatıyla evladın onlara karşı vazifeleri bitmez. Onları rahmetle anarak, bağışlanmaları için dua etmeliyiz. Ayrıca, onların adına hayırlar yapmak, varsa vasiyetlerini yerine getirmek her evladın görevleri olmalıdır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.):

"İhtiyarlık zamanlarında anne ve babasından birine yahut her ikisine yetişip de kendilerine gereken hürmeti göstermediği için cennete giremeyen kimseye; Yazıklar olsun! Bir kez daha yazıklar olsun! Ve bir kez daha yazıklar olsun! " buyurmuşlardır. (Müslim, Birr, 9)

Yüce dinimiz anneye hizmeti, babaya hizmetin önünde tutmuştur.                                                        

Ashabı Kiramdan birisi Peygamber Efendimiz'e (S.A.V.) gelerek;

"Ya Resullullah! İnsanlar arasında iyi davranmama en çok layık olan kimdir? " diye sordu.

Peygamberimiz (S.A.V.) "Annendir" buyurdu. 

Adam "Sonra kimdir?" dedi.

Peygamberimiz (S.A.V.) "Yine annendir" buyurdu.

Adam yine tekrar sordu.

Peygamberimiz (S.A.V.) "Yine annendir" buyurdu.

Adam: "Sonra kimdir" diye sorunca.

Peygamberimiz (S.A.V.) "Bu defa babandır" buyurdu. (Buhari, Edeb, 2)


Peygamber Efendimiz (S.A.V) cihada gitmek için izin isteyen bir sahabiye ana veya babasının sağ olup olmadığını sormuş, hayatta olduklarını öğrenince;

"Öyleyse sen onların bakımıyla ilgilen" diyerek (Buhari, Cihad, 138) ana ve babaya hizmeti cihattan üstün tutmuştur.


Yaratılanlar içinde insan en yakın olan ve insan üzerinde en çok hakkı olan kimseler içinde önce anne sonra baba gelir. Allahü Teala, onları insanların var olması için sebep kılmıştır. Bunun içindir ki Allahü Teala, kendisine kulluk edilmesini emrettikten sonra anne ve babanın hakkının önemini zikretmiştir. 

Nitekim Kuran-ı Kerim'de (İsra, 23-24);

"Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: Rabbim. Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et " diyerek dua et şeklinde zikredilmiştir.

Anne ve babanın hayır dualarını almak için gayret edilmeli, beddualarından ise sakınılmalıdır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

"Makbul olunduğundan şüphe duyulmayan üç dua vardır:

Babanın çocuğuna duası, misafirin duası, mazlumun duası." (Ebu Davud, Vitr 29/1536)

"Babanın oğluna duası, peygamberin oğluna duası gibidir." (Süyuti II 12/4199)

İnsanın dünyaya geldiği ve ilk gözünü açtığı zaman karşısında ilk gördüğü annesidir. Yavrusunun kokusunu hissetmediği, onu kollarına almadığı zaman uyuyamayan anne. Gülüşünü hiç eksik etmeyen, cennetin ayaklarının altına serildiği varlık anne. Ağladığımızda ağlayan, güldüğümüzde gülen, hastalığımızda geceleri hiç uyumadan başımızda bekleyen hatta; Rabbim! Yavrumun hastalığını bana ver diyen ve bu derece yavrusuna şefkat gösteren. Her daim iyiliğimizi isteyen, ayağımıza bir diken parçasının bile batmasına razı olmayan annelerimiz. Bizler belki büyüdük ve bizlerde anne veya baba olduk. Bizler büyüsek de yine onların gözünde hala o ufak çocuğuz. Ama hayatta iseler hala bizim için tasalanan, acaba ne yapıyor, nasıl diye düşünen bir anne ve babamız var.


Anne hakkı ödenmez diye bir söz vardır. İnsan ne yaparsa yapsın anne hakkını ödeyemez. 

Hasan Basri Hazretleri (k.s.) bir gün, Kabe'yi tavaf ederken, sırtında küfe taşıyan bir delikanlıyı fark eder. Ona sırtında ne taşıdığını sorar.

Delikanlı; "Küfede annem var. Biz fakiriz, senelerdir annem Kabe^yi ziyaret etmek isterdi. Fakat maddi durumumuz müsait olmadığı için gelemedik. Kendisi ihtiyarladı, gelmesine hiç imkan kalmadı. Ama arzusu hiç azalmadı, Kabe aklına geldikçe gözyaşlarını tutamazdı. Annemin bu haline tahammülüm kalmadı. İşte, bu küfeyle onu memleketimiz Şam'dan buraya kadar getirdim. Şimdi de Kabe'yi tavaf ettiriyorum " der. 

Ardından da; "Acaba, anamın hakkını ödeyebildim mi? " diye de sorar.

Hasan Basri Hazretleri (k.s.); "Hayır. Ödeyemezsin " buyurdular.

İşte; Anneni sırtında hacca da götürsen hakkını ödeyemezsin sözü buradan gelmektedir.


Anne ilahi rahmete benzer. Hep verir, fakat karşılık beklemez. Anneler, ömür boyu sevgiye, saygıya, hizmete ve hürmete layık olan en yüce varlıklardır. Anne sevgisi, sevgilerin en güzelidir. Anne; bağlılığın, fedakarlığın, cömertliğin, karşılık beklemeden vermenin ve sevmenin sembolüdür. Ne mutlu annelerini layıkıyla sevenlere, onları her zaman hatırlayanlara, anne ve babalarına en güzel şekilde hizmet edenlere, anne ve babalarının hayır dualarını alıp, dünya ve ahiret mutluluğuna erebilenlere.