img.jpg-Komşuluk Hakkı-kuranbahcesi.blogspot.com
Komşu kelimesi, Arapçada car kelimesinden gelir ve yakınlık, yakın olmak manasına gelir. Türkçede ise, yakın oturan ya da karşılıklı anlamına gelir.

Komşular maddi ve manevi yönden birbirlerine daima yardımcı olmalı ve birbirinin derdi ile dertlenmelidir. Komşular, İhtiyaç halinde ödünç vermeli, birbirleriyle hediyeleşmelidir. Komşusunun kusurlarını göz ardı etmeli, dedikodusunu yapmamalıdır.

Günümüz apartman hayatında ise komşuluk daha da önem kazanmıştır. Yüksek sele bir şeyler dinlememeli, ortak alanları çöp ve benzeri şeylerle kirleterek huzuru bozmamalı ve üst kattan toz serpmemelidir.

Zamanımızda ki komşuluk hayatına bakın? Bırakın komşuluğu, selamlaşma bile kalmadı, komşuluk giderek kayboluyor. Yine de azda olsa; birbirlerine gidip gelen, ikram ve ihsanda bulunan apartmanlarımız ve mahallelerimiz var.

İçerisinde samimiyet, muhabbet ve yardımlaşma barındıran komşuluk ilişkisi, hayatımızın sevinçlerini çoğaltır, zorluklarını hafifletir. Bazen iyi bir komşu akrabayı bile aratmaz. Bu nedenle, atalarımız "ev alma komşu al" demiştir.

Atalarımızın bina yaparken komşunun görüntüsünü, rüzgarını ve güneşini kesmemeye özen gösterdiğini de aklımızdan çıkarmayalım.

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: 

"Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen, böbürlenip duran kimseyi asla sevmez." (Nisa Süresi 36)

Komşuluk, Cenabı Hak tarafından riayet edilmesi emredilen bir husustur. 

Hz. Ayşe R.A.H. validemizden rivayet edilen bir hadisi şerifte ise Peygamber Efendimiz S.A.V. şöyle buyurmuştur:

"Cebrail bana komşuluk hususunda o kadar tavsiyede bulundu ki, neredeyse komşuyu komşuya varis kılacağını zannettim."

Bir hadisi şerifte ise: 

"Komşusu açken kendisi tok uyuyan kamil mümin değildir. "

Şu iki örnek komşuluk ilişkisini ve komşuya davranış şeklini çok güzel anlatmaktadır.

İmamı Azam R.A.H. ın genç bir komşusu vardı. Bu komşu her gece evine içkili bir şekilde gelir, gürültü ederek İmamı Azam R.A.H. ı rahatsız ederdi. İmamı Azam R.A.H. komşusunun bu haline tahammül eder ve hiç şikayet etmezdi.                       

Bir gün başkalarının şikayetinden dolayı bu genci hapse atarlar. Gencin gürültüsünü duymayan İmamı Azam R.A.H. merak ederek sorar:

- Komşumuzun neden sesi gelmiyor? 

- Vali o sarhoşu hapse attırdı. derler.

İmamı Azam R.A.H. doğruca valiye gider. Vali onu görür görmez ayağa kalkarak hürmet ve tavazu ile:

- Teşrifinizin sebebi nedir? diye sorar. 

İmamı Azam R.A.H. komşusunun serbest bırakılmasını ister. Vali:

- Efendim böyle önemsiz bir mesele için niye zahmet ettiniz. Haber gönderseydiniz emriniz derhal yerine getirilirdi. der ve genci serbest bırakır.

Genç, İmamı Azam R.A.H. ile karşılaşınca mahcup olur. Çünkü onu rahatsız ettiğinin farkındadır. İmamı Azam R.A.H. :

- Bak biz seni unutmuyoruz. diyerek gence iltifat eder.

Bu genç, kısa zaman sonra tevbe eder ve İmamı Azam R.A.H. ın talebeleri arasına katılır.

İkinci Kıssamız:

Abdullah bin Mübarek R.A.H. hacda vazifesini yaptıktan sonra Harem'de uyuyakalır. Rüyasında semadan iki melek iner ve aralarında şöyle konuşurlar:

"Bu sene altı yüz bin kişi haccetti, fakat hiç birinin haccı kabul edilmedi. Fakat Şam'da Ali bin Muvaffak isminde bir ayakkabı tamircisinin yaptığı amelin hürmetine Allah Teala hepsinin haccını kabul etti. " 

Abdullah bin Mübarek R.A.H. uyanınca merak içinde Ali bin Muvaffak'ı tanımak için Şam'a gider. Onu bulunca sorar:

- Nasıl bir ibadet yaptın da senin hürmetine Allah Teala bütün hacıların haccını kabul etti?

- Bir yanlışlık var. Ben hacca niyetlendim ama gidemedim. Otuz senedir hacca gitmeye niyetlenirdim. Bu zaman içinde üç yüz dirhem para biriktirdim. Yola çıkacağım güne yakın bir zamanda evimizi komşudan gelen bir et kokusu sardı. O sıralarda hamile olan eşim bana; "komşudan et kokusu geliyor, canım çekti bana biraz et ister misin?" dedi.

Komşuma gittim, durumu anlatınca komşum ağlamaya başladı. "Bu et size haram, çünkü yolda bulduğum bir hayvana ait. Bu etten yedi gündür aç olan çocuklarımın ölmeyecek kadar yemeleri helal, ama size haramdır. " dedi.

Ali bin Muvaffak devamını şöyle anlatır:

- Komşunun anlattıkları içimden bir parça kopardı. Bin bir zorlukla biriktirdiğim üç yüz dirhem altını ağlayarak ona verdim ve dedim ki: 

- Yazıklar olsun bana ki sen açken ben halinden haberdar değildim. Hakkını bana helal et?

Bunun üzerine Abdullah bin Mübarek R.A.H. der ki:

- Allah mübarek eylesin. Rabbim bana da  rüyada bu hakikati gösterdi.

Henüz yitirmediğimiz ancak kan kaybeden bugünün komşuluk ilişkilerini ayakta tutmak hepimizin sorumluluğunda olduğunu unutmayalım.