Yusuf Kâmil, kısa sürede davranışlarıyla Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı etkileyerek güvenini kazandı. Vazifesi nedeniyle sık sık valinin yanına çıkıyordu. Bir süre sonra da albay rütbesine yükseldi.
Züheyla Zeynep, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın üç kızından en küçüğüydü. Yoksullara yardım eder, kimsesizlerin dertleriyle ilgilenirdi.
Artık Yusuf Kâmil Valinin evladı gibi olmuştu. Bir gün Kavalalı Mehmet Ali Paşa Kâmil'i yanına çağırarak;
"Zeynep kızımı sana nikâhlıyorum" dedi.
Bu sırada Sultan Abdulmecid, kızı Adile Sultan'ı evlendiriyordu. 1845 yılıydı.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa bunu fırsat bilerek hem ortalık yatışsın, hem de Sultan Abdülmecid'e tebriklerini ve hediyelerini sunmak üzere Kâmil'i kısa bir süre için İstanbul'a gönderdi.
Kamil, bizzat Sultan Abdülmecid'e Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın hediyelerini ve tebriklerini sunacaktı. Bu vesile ile sultanla aralarında sıcak bir dostluk oluştu. Sultan Abdülmecid onu Beylerbeyi rütbesine yükseltti.
Bir müddet sonra Kâmil Mısır'a döndü. Vali Mehmet Paşa'nın ölümüyle yerine oğlu İbrahim Paşa geçti. 1849 yılında İbrahim Paşa'nın ölümüyle de yerine oğlu Abbas Paşa vali oldu.
Abbas Paşa, Kâmil'i çekemeyenlerin başında geliyordu. Bu nedenle de vali olur olmaz Kâmil'e;
"boşanacaksın" dedi.
Kâmil boşanmak istemeyince Asvan'a sürgüne gönderdi. Hastalandığında doktor vermediler. "Ya boşanırsın, ya da zindanı boylarsın" dediler.
Tam zindanı boylayacakken, Prenses Zeynep'in gönderdiği terliği alan Kâmil, terliğin astarında ki gizli aşk mektubunu bularak okudu. Mektupta;
"Hastasın, zindana girme. Seni ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim." yazıyordu.
Kâmil, bu satırları okuduktan sonra kendisine uzatılan boşanma belgesini tereddüt etmeden imzaladı.
Kâmil sürgünde iken, bir yolunu bularak durumdan Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'yı haberdar etti. Bu duruma çok sinirlenen Sultan Abdülmecid, Mısır Valisi Abbas Paşa'ya;
"Bizzat kendin Asvan'a gidip, Yusuf Kâmil'i sağ salim buraya göndereceksin" diye sert bir ferman gönderdi.
Böylece sürgün bitmiş, Kâmil İstanbul'a dönmüştü ama Zeynep Mısır'da kalmıştı. Bir yolunu bularak derdini sultana açtı.
Sultan Abdülmecid Vali Abbas Paşa'ya;
"Tez elden Züheyla Zeynep Hanım'ı İstanbul'a gönder" diye bir ferman yolladı.
Böylece; yıllar sonra Kâmil ile Zeynep birbirlerine kavuştu. Eski evlilere ikinci kez nikâh kıyıldı. Damadın şahidi Sadrazam Reşit Paşa, gelinin şahidi ise Şeyhülislam Arif Hikmet Bey oldu. 1863 yılında Yusuf Kâmil Paşa Sultan Abdülaziz tarafından sadrazam olarak atandı. Sadrazamlığı beş aydan az sürdü.
Üsküdar semtinde bir yalıya yerleştiler. Yusuf Kâmil, Osmanlı Devleti'ne adliye, maarif ve ticaret alanlarında hizmet ederken, Zeynep de nerede bir şeye ihtiyaç var orada hayır hasenat işlerine koşuyordu.
Zeynep Kâmil'in Vezneciler'deki konağı, bütün ihtiyaç sahiplerine gece ve gündüz açıktı. Konak halk arasında Pamuk Saray olarak biliniyordu. (1942 yılında yandı) Mısır'daki pamuk çiftliklerinin geliriyle yapıldığı için bu adı almıştı. Yine Kartal Yakacık tarafında yazlık köşkleri vardı. Bebek'te ki yalıları da renginden dolayı Pembe Yalı olarak adlandırılmıştı.
Evlerinde toplantılar hiç eksik olmazdı. Üç aylarda Kur'an ve dini sohbetler, diğer aylarda eğlence, müzik ve edebiyat toplantıları yapılırdı. Sultan Abdülaziz bir Ramazan gününde Vezneciler'deki konağa gelmiş, karı koca bu önemli misafiri görkemli bir şekilde ağırlamışlardı.
Zeynep Hanım, kapısına gelip halini arz edemeyenleri de gözetirdi. Özellikle gelinlik çağına gelmiş yoksul kızların çehizini hazırlar, evlendirir, düğünlerini yapar ve çocuklarını sünnet ettirirdi. Kâmil Paşa'nın vatanına ve milletine olana aşırı sevgi ve muhabbeti kendini daima hayra sevk etti.
Zeynep Kâmil çiftinin bir çocukları olmadı ama bir çok yetime ana baba oldular. Sonra Üsküdar Nuhkuyusu'nda bir arsa alarak 1875 yılında 100 yataklı bir hastanenin temelini attılar. 1876 yılında Yusuf Kâmil Paşa Bebek'te ki yalıda vefat edince Zeynep Hanım işe devam etti. İnşaat 7 yıl sürdü. 7 Mart 1882 yılında görkemli bir törenle açıldı. Hastalardan ücret alınmadı. Vakıf senedinde sadece tedavi değil, tedavi edilen hastanın evine kadar götürülmesi bile belirtilmişti. Binanın orijinal girişi üzerinde ki kitabede Nahl Suresinin (16) 69. Ayeti "Fi-hi şifâun li nnas" (Onun içinde insanlar için şifâ vardır) yazılmıştır. Hastane 1882 yılından bugüne kadar da çalışmaktadır. 1886 yılında Zeynep Hanım da vefat etmiştir. Güzel bahçesi, külliyesi, külliye içinde camisi ve bahçesinde ki türbede Zeynep Kâmil çifti yana yana yatmaktadırlar.
1882 yılında kurulan bu hastane, bugün Üsküdar'ın Zeynep Kamil semtine adını veren, Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'dir. Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı'nda askeri hastane olarak kullanılan Zeynep Kâmil Hastanesi, 1927 yılında yatılı Ebe ve Hemşire Okulu öğrencilerinin kullanımına verildi. 1952 yılında başhekim Dr. Fahri Atabek başkanlığında Kadın Hastalıkları ve Çocuk Kliniği'nin yapımına başlandı. Zaman içinde eklenen binalarla hastane bugünkü görünümünü aldı.
Kuruluşundan bu yana dünyaya gelen tüm kız bebeklerin göbek bağları Zeynep, erkek bebeklerin göbek bağları ise Kâmil adıyla kesiliyor.
Allah rahmet etsin, mekânları cennet olsun.
0 Comments
Yorum Gönder