image.png-40 Yıl Kur'an-ı Kerim Ayetleriyle Konuşan Kadın-kuranbahcesi.blogspot.com
Yaşanan bu hâdiseyi anlatan, tebe-i tâbiînin büyüklerinden, hadîste de devasa bir âlim olarak kabul edilen Abdullah İbni Mübarek'tir (h.182)

"Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım. Selâm verdim, selâmıma; "

سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحٖيمٍ

"Çok esirgeyici rablerinden bir selâmdır" şeklinde Yasin Suresi'nden (Yasin 36/58) cevap verdi.


"Buralarda ne yapıyorsun?" diye sordum.

مَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَا هَادِىَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فٖى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

"Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur. " şeklinde A'raf Suresi'ni  (A'raf  7/186) okuyarak cevap verdi.



Anladım ki, yolunu kaybetmiş.

Nereye gittiğini sorunca da:

سُبْحَانَ الَّذٖى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِالْاَقْصَا الَّذٖى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ

"Bir gece kulunu Mescid_i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ı tesbih ederim." şeklinde İsra Suresi (İsra 17/1) âyetiyle karşılık verdi.


Anladım ki, geçtiğimiz hac mevsiminde haccını tamamlamış Kudus'e gidiyor.


"Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?" dedim.

ثَلٰثَ لَيَالٍ سَوِيًّا


"Tam üç gece." şeklinde Meryem Suresi (Meryem 19/10) aâyetiyle karşılık verdi.


Yiyecek vermek istedim.

ثُمَّ اَتِمُّوا الصِّيَامَ اِلَى الَّيْل

"Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın." Bakara Suresi (2/187) âyetiyle cevap verdi.


"Ramazan'da değiliz ki." dedim.

وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللّٰهَ شَاكِرٌ عَلٖيم

"Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa, Allah her hayrın karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir." Bakara Suresi (2/158) âyetiyle cevap verdi.


“Yolculukta oruç açılabilir” dedim.

وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ

“Ama orucu tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır.”(Bakara Suresi 2/184) âyetini okudu.


Niye benim gibi konuşmadığını sordum.

مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَقٖيبٌ عَتٖيدٌ

“Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun.”(Kâf Suresi 50/18) dedi.


“Kimlerdensin?” diye sordum.

وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ اُولٰئِكَكَانَ عَنْهُ مَسْؤُلًا

“Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kulak da, kalp de (görmeden, kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur.”(İsrâ Suresi 17/36) âyetiyle cevap verdi.


“Hata ettim, hakkını helâl et!” dedim.

قَالَ لَا تَثْرٖيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ

“Bugün size kınama yok. Allah, sizi bağışlasın.”(Yusuf Suresi 12/92) dedi.


Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum.

وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ

“Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir.” (Bakara Suresi 2/215) âyetiyle karşılık verdi.


Devemi yanına getirdim. Tam binecekken;

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ

“Mümin erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar.” (Nûr Suresi 24/30) âyetini okudu.


Gözlerimi çevirdim. Binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı.

وَمَا اَصَابَكُمْ مِنْ مُصٖيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْدٖيكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَثٖيرٍ

“Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir.” (Şûrâ Suresi 42/30) âyetini okudu.


“Sabret, deveyi bağlayayım!” dedim.


فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا

“Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık.” (Enbiyâ Suresi    21/ 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kastetti.


Deveye bindi ve:

سُبْحَانَ الَّذٖى سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنٖينَ

“Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık.”

وَاِنَّا اِلٰى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ

“Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!”(Zuhruf Suresi 43/13-14) âyetlerini okudu.


“Haydi!” diye, deveyi hızlandırdım.

وَاقْصِدْ فٖى مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُالْحَمٖيرِ

“Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!”(Lokman Suresi 31/19) âyetini okudu.


Yürürken şiir okumaya başladım.

فَاقْرَؤُا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِ

“Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!” (Müzzemmil Suresi 73/20) dedi.


“Şiir okumak haram değil ki!” dedim.

وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّا اُولُوا الْاَلْبَابِ

“Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!” (Bakara Suresi 2:/269)  ile cevabını verdi.


Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum.

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَسْپَلُوا عَنْ اَشْيَاءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ

“Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!” (Mâide Suresi 5/101) âyetini okudu.


Derken kafilesine ulaştık.  

“Kafile içinde kimsen var mı?” dedim.

اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ زٖينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا

“Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!” (Kehf Suresi 18/46) dedi.


Anladım ki, evlâdı var.

İsimlerini sordum:

وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰهٖيمَ خَلٖيلًا

“Allah İbrahim’i dost edindi;

وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْلٖيمًا

Allah Musa ile konuştu;

يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ

Ey Yahya, Kitaba kuvvetle tutun!” (Nisâ Suresi 4/125-164; Meryem Suresi 19/12) âyetlerini okudu.


Ey İbrahim! Ey Musa! Ey Yahya! diye kafileye doğru seslendim.

Nur yüzlü üç genç “Buyur!” diye çıkageldi.

Kadın onlara para verip:

فَابْعَثُوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِهٖ اِلَى الْمَدٖينَةِ فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَا اَزْكٰى طَعَامًافَلْيَاْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَدًا

“Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!” (Kehf Suresi 18/19) dedi.


Yiyecek gelince bana;

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنٖيپًا بِمَا اَسْلَفْتُمْ فِى الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ

“Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!” (Hâkka Suresi 69/24) dedi.


Çocuklara, “Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim:

“Annemiz” dediler, “Ağzından Cenab-ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur’an’la konuşur.

Yüce Rabbimiz bize de Kuran-ı Kerim’i anlamayı, idrak etmeyi ve O’nun emirleri çevresinde bir hayat yaşamayı nasip etsin.. Amin.