Bundan sonra bir kavim gördüm ki; bunların cesetleri hınzıra, (domuz) yüzleri de köpek yüzüne benziyordu. Dübürlerinen ateşler çıkıyordu. Yılanlar, akrepler onları sokuyordu; etlerini yiyorlardı.- Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar ümmetinizden namaz kılmayan, gusül etmeyen cenabet gezenlerdir.
Bundan sonra bir kavim daha gördüm. Bunlar tam susadıklarından ötürü susuzluklarından yanıp feryatla su istiyorlardı. Onların bu isteklerine karşılık ateşten kadehlerle kaynar sular verilip;
- İç.
Diyerek zorlanıyorlardı. Onlar bu kadehi ağızlarına yakın götürdükleri zaman, o suyun şiddetli kaynamasından yüzlerinin etleri pişip kadehin içine dökülüyordu. İçince de, bağırsakları parça parça olup dübürlerinden (anüs) dışarı dökülüyordu.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Ümmetinizden şarap ve sarhoşluk verici şeyleri içenlerdir.
Bundan sonra bir alay kadınlar gördüm; baş aşağı ayaklarından asmışlardı. Dilleri uzayıp ağızlarından sarkmıştı. Zenabiler, onların dillerini ateşten makaslarla durmadan kesiyordu. Zebaniler onların dillerini kestikçe tekrar uzuyordu. Ve bunlar eşekler gibi bağırışıyorlardı; köpekler gibi uluyorlardı.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar, ölüsü öldüğü zaman, feryadü figan eden kadınlardır.
Bundan sonra bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlar bakırdan fırınların içine oturtulmuşlardı. Altlarından ateşler ve alevler çıkıp başları ile beraber bütün vücutlarını bürüyordu. Gayet kötü kokular geliyordu.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar zina eden erkek ve kadınlardır.
- Peki bu kötü koku nedir?
Dedim; bunu da şöyle anlattı:
- Onların ferçlerinden (cinsel organ) çıkan şeyin kokularıdır.
Bundan sonra bir kısım kadınları gördüm ki, asılmışlar. Bunların elleri boyunlarına sıkıca bağlanmıştı.
- Bunlar kimlerdir?
Dedim; Malik şöyle anlattı:
- Kocalarına hiyanet edip mallarını telef edenlerdir.
Bundan sonra bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlara ateşte azap ediliyordu. Bunların üzerine zebaniler musallat olmuştu.
Bunlar feryat ettikçe, zebaniler ateşten sopalarla vuruyorlardı. Kaınlarına ateşten süngüleri saplıyorlardı. Vücutlarını da ateşten kamçılarla dövüyorlardı. Bunların azaplarını pek çetin gördüm.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar analarına ve babalarına isyan ederek karşı gelenlerdir.
Yine bir kavim gördüm; bunların boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi.
-Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar, üzerlerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.
Bundan sonra, bir kavim gördüm; zebaniler bunları ateşten bıçaklarla boğazlıyorlardı. Ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince, zebaniler tekrar onları boğazlıyordu.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bunlar haksız yere adam öldürenlerdir.
Bir kavim daha gördüm; gayet çirkin ve kötü kokulu cife (leş) yiyorlardı.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
- Bu erkekler, beğlerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere vurup zulüm edenlerdir. O kanılar ise, libas giyip hakikatte cümle azası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikâr olanlardır. Ayrıca dışarı çıktıkları zaman, erkekleri kendilerine çekenlerdir. Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selâmetle doğruca cennete giremezler.
Bundan sonra, cehennemde bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm. Bunların azabı birbirine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap olunan yoktu. Şöyle bir azapla azap ediliyorlardı:
Bunları ateşten sopalar üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor; sadece kemik kalıyorlardı. Hak Taâlâ onların etlerini bitiriyor; yine önceki gibi etleri pişip dökülüyordu.
Bazıları da, ateşten zincirlerle, prngalarla bağlanmışlard; böylece azap olunuyorlardı.
- Bunlar kimlerdir?
Diye sordum; Malik şöyle anlattı;
- Bunlar, vücut sağlıkları yerinde iken, namazı terkedenlerdir.
Ve. Şöyle dedim;
- Ey Malik, kapıyı kapa; bakacak takatim kalmadı.
Malik şöyle dedi:
- Ya Resulellah, mübarek gözünüzle müşahade ettiğiniz azapları, gördüğünüz gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Allah'ın emrine aykırı harekettenonları alıp men edin. Allah'a tam itaate teşvik edip ibadet yoluna getirin. Allah'ın azabı şiddetlidir. Cehennemi yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha şiddetlidir.
Bunları dinledikten sonra, Resulüllah S.A. efendimiz hürmetine şefkatinden dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.
Ümmetinin zaafı ve o gibi azaba takat getiremiyeceklerini anlatıp o kadar ağladı ki; Cebrail, Mukarreb (büyük) melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi ağlamaya başladılar. Resullüllah S.A. efendimizin tazarru ve niyazına:
- Amin!.
Dediler.
- Amin!.
Dediler.
Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hak'tan şu hitap geldi:
- Habibim, senin değerin benim katında büyüktür; duân makbuldür. Şefaatın makbuldür. Gönlünü hoş tut; seni muaradına eriştirdim. Kıyamette sana bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım, ta ki:
- Yeter.
Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de onlara şefaatçı kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle; kabul ederim.
Sonra.
Bu Malik'ten başka, cehennem hazinleri (kapıcıları, bekçileri, bakıcıları)on sekiz tanedir; Malik'le on dokuz olurlar. Bunların gözleri yıldırım gibidir. Ağızlarından yalın ateş çıkar. Bunlarda asla esirgemek ve acımak yoktur. Her an öfkeleri artmaktadır. Vücutları gayet büyüktür. Onların büyüklüğünü şundan anla: Onlardan biri tek eli ile yetmiş bin kafiri alıp cehenneme atar. Ağzında ki dişlerin biri Uhud dağı kadardır. Her bir dişi Uhud dağı kadar olunca, başının ve vücudunun ne kadar büyük olacağını hesap eyle. Bir omuzundan, diğer omuzuna varıncaya kadar olan mesafe, dokuz günlük yoldur. Derisinin kalınlığı üç günlük yoldur. İşte koca cüsseli yetmiş bin kafir avucu içine sığınca, o melek ne kadar büyüktür.
Bu meleklerin eli altında o kadar zebani vardır ki, onların sayısını ancak Allah-ü Taâlâ bilir.
Şöyle bir rivayet geldi:
- Yüce Hak, Resulüllah S.A. efendimize bu on dokuz meleğin vasıflarını beyan yolunda şu ayeti kerimeyi yolladı:
- Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.(74/30)
Resulüllah S.A. efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halâs olmalarını diledi. Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Senin üzerine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa, kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılrım. O cümle şudur:
- Bismillahirrahmanirrahim. (Rahman Rahim Allah'ın adı ile.) Hak Taâlâ cümlemizi, Habib-i Huda Şef-i Ruz-ü Ceza Hazret-i Ebelkasim Muhammed Mustafa hürmetine cehennemden azad eylesin. Amin...
Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:
- Bundan sonra, Malik o deliği kapadı. Daha sonra Cebrail ezan okuyup kamet getirdi.
Bende imam oldum; bu üçüncü sema ehli ile iki rekat namaz kıldım.
Devamı 9. Bölümde...
Bu meleklerin eli altında o kadar zebani vardır ki, onların sayısını ancak Allah-ü Taâlâ bilir.
Şöyle bir rivayet geldi:
- Yüce Hak, Resulüllah S.A. efendimize bu on dokuz meleğin vasıflarını beyan yolunda şu ayeti kerimeyi yolladı:
- Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.(74/30)
Resulüllah S.A. efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halâs olmalarını diledi. Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Senin üzerine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa, kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılrım. O cümle şudur:
- Bismillahirrahmanirrahim. (Rahman Rahim Allah'ın adı ile.) Hak Taâlâ cümlemizi, Habib-i Huda Şef-i Ruz-ü Ceza Hazret-i Ebelkasim Muhammed Mustafa hürmetine cehennemden azad eylesin. Amin...
Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:
- Bundan sonra, Malik o deliği kapadı. Daha sonra Cebrail ezan okuyup kamet getirdi.
Bende imam oldum; bu üçüncü sema ehli ile iki rekat namaz kıldım.
Devamı 9. Bölümde...
0 Comments
Yorum Gönder