miraç.jpg-Miraç Hadisesi- Detaylı Anlatım-kuran bahcesi.blogspot.com Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:

- Bu semadan içeri girdiğim zaman, İsmail'i bir heybet içinde buldum. Nurdan bir kürsi üzerine oturmuştu. Önünde, sağında, solunda ve ardında kendisini yüz bin melek sarmış duruyordu. Her meleğin de ayrıca yüz bin tane askeri vardı.
İsmail ve beraberinde olanlar şu tesbihi okuyorlardı:
- Pek yüce sultan zatı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Üstün ve büyük olan zatı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Hiç bir şey, kendisinin benzeri olmayan zatı noksan sıfatlardan tenzih ederim.(1)
Ona selâm verdim, selamımı aldı ve bana tazim eyledi.


 

          Bundan sonra, bir büyük melaike gördüm. Hepsi de kıyamda huşu ile duruyorlardı. Şu                   tesbihi okuyorlardı:

- Noksan sıfatlardan tam manası temizdir. Mukaddes olmakta tam mukaddestir. Rabbimizdir. Meleklerin ve ruhun Rabbidir. (2 ) 
Cebrail'e sordum: 
- Bu meleklerin ibadeti bu mudur?
Şöyle anlattı:
- Bunlar yaratılalıberi, böyledir; kıyamete kadar da böyle kıyamda duracaklardır. Yüce Hak'tan dile: Bu ibadeti ümmetine nasib eylesin.
Duâ ettim; Yüce Hak, o ibadeti ümmetime nasib eyledi. Namazda bulunan kıyamımız odur.
Bundan başka sudan ve rüzgârdan yaratılan melekler gördüm. Üzerlerine vekil tayin edilen meleğin adına:
Raad.
Derler. Bu melek, bulutlara ve yağmurlara görevli tayin edilmiş melektir. (Yani yağmuru yağdırmak ve bulutları o yana çevirmek bunun görevidir.) Şu tesbihi okuyorlardı:
- Mülkün ve melekutun sahibi Yüce Zat, tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. (3)
Gök gürültüsü ve şimşek o meleğin sesinden çıkar.
Dünya semasında hiç boş yer kalmamıştı. Her dört parmak yerde bir melek alnını secdeye koymuş Yüce Hakkı tesbih ve tehlil ediyordu.
Orada bir melek gördüm; insan suretinde idi. Belinden aşağısı ateş, yukarısı da kardı. Ateş kara yapışmıştı; aralarında hiç bir ayırıcı yoktu. Böyle iken, ne ateş karı eritiyor; ne de kar ateşi söndürüyordu. O meleğin gözünden yaş akar; ağlar ve şu tesbihi okurdu:
- Ey ateşle karın arasını bulan; mümin kulların kalplerini de birleştir; aralarında ülfet (dostluk) ihsan eyle. (4)
Cebrail'e sordum:
- Bu melek kimdir ve neden ağlar?
Diye. Şöyle anlattı:
- Bu bir melektir. İsmine:
-Habib.
Derler. Günah işleyen ümmetinizin günahları için ağlar; af ve mağfiret diler.
Bundan sonra, Âdem a.s. dünyada olduğu surette gördüm. Nurdan libaslar giymiş; nurdan taht üzerine oturmuştu.
Yüce Hak ölenlerin ruhlarını ona arz ettiriyordu. O da mümin kulun ruhunu gördüğü zaman sevinip ve şöyle diyor:
- Temiz bedenden temiz ruh.
Sonra, onun için af, mağfiret diler; duâ ve rahmet dileği ile tazarru eder, yalvarır.
Bundan sonra, melekler ve ruhu alıp yüceler yücesine götürürler. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruldu:
Gerçek şu ki: İyilerin amel kitapları illiyyindedir. (cennetin en yüksek katı, yedinci kat gökte) (83/18)
Kâfirlerin ve münafıkların ruhları ona arz olunduğu zaman, üzülür ve şöyle der:
- Habis bedenden habis ruh.
Beddua eder. Bundan sonra melekler o ruhu alıp siccine (cehennemde bir vadi) götürürler. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruldu:
- Gerçek onların sandığı gibi değil; kötülerin kitabı siccindedir. (83/7)
Cebrail'e sordum:
-Bu kimdir?
Diye. Bana şöyle anlattı:
Babanız Âdem'dir; ileri var ona selâm ver.
Ben de ileri varip selâm verdim. Selâmımı tazimle aldı:
- Merhaba salih oğul, salih nebi. Senin gibi bir oğlu bana hibe eden Allah'a hamd olsun.
Böylece bana hoş geldin etti. Onun bu övgüsüne karşılık şöyle dedim:
- Bana senin gibi bir baba hibe eden Yüce Allah'a hamd olsun. 
Bundan sonra tekrar Âdem a.s. sena etti ve şöyle dedi:
Allah'a hamd olsun. Sana bu şekilde büyük kerametlerle ikram eyledi. Seni neslimden getirdi. Yüce Hak, sana türlü nimetlerini ve ikramlarını artırıp daim ve baki kılsın.
Onun bu hamdine ve senasına karşılık ben de şöyle dedim:
- Celâl ve ikram sahibi Allah'a hamd olsun. Seni kudreti ile topraktan yarattı. Ve seni melekleri omuzunda semaya taşıttı. Seni kıble edip bütün melekleri sana doğru secde ettirdi. Senin için cenneti mübah eyledi.
Bunun üzerine Âdem a.s. şöyle dedi:
- Anlattığın nimetlerin ihsanı bana olsa dahi, yine sen benden daha faziletlisin. Zira o kerametler ve nimetler sizin nurunuz alnımda bulunması hürmetine ve o latif nuruna izaz ikramdı.
Bundan sonra bana çok şeyler söyledi; en sonunda şöyle dedi:
- Benden itibaren, size nübüvvet gelinceye kadar, çocuklarımın binde biri cennete konuldu; dokuz yüz doksan dokuzu da cehenneme girdi. Ne zaman ki siz, âlemlere rahmet olarak resul gönderildiniz; senin ümmetinden binde biri cehenneme girdi. Dokuz yüz doksan dokuzuna cennet ikram olundu. Yüce Hak, ismi şerifini senin ismi şerifine eş kılıp henüz dünyaya gelmeden şerefini cümleye beyan edip açıkladı.
Âdem a.s. şu tesbihi okuyordu:
Yüceler yücesi zat sübhandır. Allah'ü Taâlâ'dan bağış dilerim. 
Gördüm ki Âdem'in a.s. sağ canibinde bir kapı var. Oradan güzel koku gelmektedir. Oraya bakar mesrur olur; güler. Sol yanında bir kapı daha var. Buraya da bakıp mahzun olur; ağlar. Cebrail'e sordum:
- Bu nasıl kapılardır.?
Şöyle anlattı:
- Sağında ki kapı cennete açılır. Saidlerin ruhları oradan cennete gider. Sağ tarafına bakınca onları görüp şad olur. Solunda olan kapı cehenneme açılır. Şakilerin ruhları oradan cehenneme gider. Sol tarafına bakınca onları görüp mahzun olur.
 Sonra, bir melek gördüm. Horoz suretinde idi. Gayet büyük başı yüce arşla beraber olmuştu. Ayakları yedi kat yerden aşağı idi. İki kanadı vardı. Onları açtığı zaman, meşrıkla mağribi doldururdu. 
- O meleğin makamı: Sidre-i Münteha olup tefsili (detay) inşaallah oradan gelecektir.
- O meleğin vücudu beyaz inciden; ibikleri kızıl yakuttan yaratılmıştı.   
Beneksiz beyaz horoz beslemekte büyük faydalar ve güzel hassalar vardır. Bunun sırrı ve hikmeti de, o meleğe benzemesindendir. Besleyenin yalnız kendi evine değil; komşularının dahi, afetlerden ve musibetlerden korunmalarına sebep olur. 

Bu manada, Resulüllah S.A. efendimizin şöyle buyurduğu rivayet olundu:
-Beyaz horoz benim dürüst dostumdur. Cebrail'in dahi arkadaşı ve dostudur. Düşmanım şeytanın da düşmanıdır. Beslendiği evin sahibini ve çoluk çocuğunu, civarında bulunan dokuz evin hane halkını korur.
Ancak, bu beyaz horozda şart şudur: Hiç beneği olmayıp halis beyaz olacaktır. Eğer ibiği iki çatal gül ibikli olursa, bu horozun faydası daha çoktur. Nitekim bu manada Resulüllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:
- Çatal ibikli beyaz horoz benim habibim ve sevdiğimdir. Habibim Cebrail'in dahi habibidir. Bulunduğu evin sağından dört, solundan dört, önünden dört, ardından dört cem'an on altı evi ve içinde olanları afetlerden ve musibetlerden korur.    
Bu hadisi şerifi, Enes'ten r.a. naklen Ebüşşeyh çıkarıp rivayet etmiştir.

Bir başka hadis-i şerifi de Beyhaki rivayet eder. Bunun ravisi İbn-i Ömer r.a. olup Resulüllah S.A. efendimizin şöyle buyurduğunu anlatır:
- Horoz namaz vakitlerini Allah'ın kullarına bildirir. Her kim evinde beyaz horoz tutup beslerse; o kimseyi üç şeyden korur:
        a) Şeytanın şerrinden.
b) Büyücünün şerrinden.
c) Kâhinlerin şerrinden. 
Ancak, beyaz horoz besleyenler, onu kesmekten kaçınmalıdırlar. 

Feth'ül Kadir'de (tefsir kitabı) bu işi deneyenlerden şöyle anlatıldı:

- Beyaz horoz kesenin hali kederden yana boş olmaz.

İmam-ı Salebiİmam-ı Dümeyri'nin Hayat'ül Hayvan adlı kitabından naklen şöyle anlattı:

-Güzin-i Enbiya Tac-ı Asfiya İmam-ı Etkiya Habib-i Huda Resulüllah S.A. efendimiz inci saçan şu manayı ayan beyan anlattı:
Allah-ü Taâlâ üç sesi sever; bunlardan razıdır:
        a) Kuran-ı Kerim-i okuyanın sesini sever ve razı olur.
b) Horoz sesini sever ve razı olur.
c) Seher vaktinde istiğfar edenin sesini sever.
Resulüllah S.A. efendimizin, anlattıklarına devam edelim:
- O horoz şeklinde ki melek, gece olunca, dünya semasına iner. O meleğin tesbihi şudur:
- Pek mukaddes sultan, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Her şeyden yüce ve büyük zat noksan sıfatlardan münezzehtir. Ondan başka ilâh yoktur.
Hayatı ve kıyamı sonsuzdur.
Cebrail'e sordum:
- Bu nedir?
Diye. Bana şöyle anlattı:
- Bunun için:
- Arşın Horozu. 
Derler. Gece karanlığı olduğu zaman, dünya semasına iner. Gecenin üç bölüğünden biri geçtikten sonra kanatlarını çırpar; şöyle seslenirler:
- Ey gafiller, Allah'ı zikre başlayınız.
Gece yarısı olunca, o melek yine kanatlarını çırpar şöyle seslenir:
- Teheccüde kalkacaklar kalksın; teheccüd kılsınlar.
Bu nidayı yaptığı zaman, tekrar yer horozları ötüp insanlara o meleğin haberini bildirirler.
Gecenin iki bölüğü geçip bir bölüğü kaldığı zaman, o melek tekrar seslenip şöyle der:
- Hani günahından mağfiret isteyenler ve âlemlerin Rabb'ında ihtiyaçları ve muratları olanlar? Kalksınlar; istiğfar etsinler ve muradlarını arz etsinler.
 Onun bu nidası üzerine yer horozları ötüp insanları ondan haberdar ederler. 
Tanyeri ağardıktan sonra tekrar o melek kanatlarını çırpar ve şöyle der:
-Şimdiden sonra gafiller kalksın. Hem de üzerinde kat kat günahları durduğu halde.
Bunu söyledikten sonra mekânına yükselir. Bunu duyan yer horozları da öter, onun söylediğinden haberdar ederler.
Cebrail devam etti:
- Ya Resulellah, bu durum hep böyledir; taa, kıyamete kadar.      

                                                                                             Devamı 6. Bölümde...






(1) Subhan'el-Melik'il âlâ. subhan'el-aliyy'il-azim. sübhane men leyse kimislihi şey'ün. 
(2) Sübbuhün kuddüsün Rabbina ve Rabbül melaiketi vel ruh.
(3) Sübhane zii-mülki vel melekuti.
(4) Ya men ellefe beyn'es-selci ven-nar, ellif beyne kulubi ibadikel müminin.