miraç.jpg-Miraç Hadisesi- Detaylı Anlatım-kuran bahcesi.blogspot.comRasulüllah S.A. efendimiz şöyle devam buyurdu:
- Bundan sonra Beyt-i Makdis'e gittik. Gördüm ki, semadan melekler nazil olmuşlar. Onlar beni karşıladılar ve izzet sahibi Rabbimden bana türlü türlü ikram ve nice nice nimetlerin müjdesini verdiler.
Beni şöyle diyerek selamladılar:
- Selam sana ey Evvel, selam sana ey Âhir, selam sana ey Hâşir.
Bu deyişle bana saygılar sundular.
Cebrail'e dedim ki:
- Bu meleklerin bana yaptığı saygı selâm ne biçim bir saygıdır? 


 

EvvelÂhirHâşir Âlemlerin Rabbi Allah'tır.
Cebrail şöyle anlattı:
- Ya Resulellah, kıyamet günü herkesten evvel sizin ve ümmetinizin kabri yarılacaktır. Bu manada size:
- Ey Hâşir.
Dediler. 
O gün, en evvel siz şefaat edeceksiniz; en evvel makbul olacak şefaat da sizin şefaatınızdir. Bu manada size:
- Ey Evvel.
Dediler. 
Dünya âleminde siz cümle peygamberlerin âhirisiniz, ümmetiniz de cümle ümmetlerin âhiridir. Bu manada size:
- Ey Âhir
Dediler.
Sonra.
Melekleri geçip Mescid-i Aksa'nın kapısına geldim. Burak'tan indim; Cebrail Burak'ı oradaki bir halkaya bağladı. Nebiler ve resuller, bineklerini o halkaya bağlarlardı.
Nebiler ve resuller beni  karşılayıp tazim ve tekrimde (hürmet) bulundular.
Nebilerin ve resullerin, Resulüllah S.A. efendimizi karşılaması hakkında iki rivayet vardır.

Biri şöyledir:

Yüce Hak, peygamberleri habibi Resulüllah S.A. efendimizi tazimle karşılamaları diriltti; onlar cesetleri ile hazır oldular.

Ancak, meşhur ve zahir olan rivayet odur ki: Onlar latif ruhları ile hazır oldular.

Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:
- Onları gayet muazzam, mübeccel ve münevver gördüm. Cebrail'e onların kim olduklarını sordum: Bana şöyle anlattı:
- Kardeşlerin, babaların nebiler ve resullerdir. Onlara selâm ver. 
Onlara selâm verdim; birlikte Mescid-i Aksa'ya girdik. Kamet okundu. Kendi kendime:
- Acaba kim imam olacak?
Diye gözlerken, Cebrail elimden tuttu; sonra şöyle dedi:
- Siz öne geçin; imam olun. Çünkü, en faziletli ve en keremli sizsiniz.
Ben de öne geçtim; cümle nebilere ve resullere imam oldum; iki rekat namaz kıldım.
Ulema, burada kılınan namaz hakkında çeşitli görüş belirtti.   

- Acaba ne şekil bir namazdı?

Diye.

Nafile namaz olsa. nafile namazda: cemaatle kılmak meşru değildir.

Yatsı namazaı olsa, o zaman: Yatsı namazı farz olmamıştı. Kaldı ki; yatsı namazı dört rekattır.

Bu husuta muhakkik alimlerin kavli şudur: 

Resulüllah S.A. efendimizin Mescid-i Aksa'da kıldığı namaz; her semada imam olup kıldığı ve Beyt'ül-Mamur'da kıldığı namaz; sidre_i müntehada bütün meleklere imam olup kıldığı namaz kendi özellikleri arasındadır. Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın fermani ile kılmıştır.

Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:
- Namazdan sonra arkamı mihraba, yüzümü de enbiyaya döndürdüm; onlarla konuştum. Her peygamber, kendisine ihsan olunan Rabbani nimetler dolayısı ile Yüce Rabbe sena etti. Ben de, Yüce Hakkın ihsanı, keremi olan üstün nimetlerinden, güzel lütuflarından ötürü Rabbime sena ettim.
İbrahim a.s sena edip şöyle dedi:
- Hamdü sena o yüceler yücesi ulu Allah'a ki, beni halil eyledi; bana büyük mülk verdi.
Musa a.s. senasında şöyle dedi:
- Hamdü sena o yüceler yücesi ulu Allah'a ki, vasıtasız benimle konuştu. Benim elimle Firavun'u ve hemplarını (beraberindekiler) suda boğdurdu. İsrailoğullarına necat ihsan eyledi.Benim ümmetimden bir kavim kıldı ki, bunlar Hakka hidayet olunur; hakla adalet ederler ve Yüce Hakk'ın rizası için amel işlerler.
Bundan sonra Davut a.s sena etti: ve senasında şöyle dedi:
- Hamdü sena o Yüce Hakkın zatına ki, büyük bir mülkle beni melik eyledi. Bana Zebur kitabını ihsan eyledi. Demiri elimle mum kadar yumuşak eyledi. Dağları ve kuşları emrime verdi. Onlar, benimle tesbih okurlardı. Bana şeriat ilmi, güzel konuşmak ihsan ve ita eyledi.
Bundan sonra Davud'un oğlu Süleyman a.s. sena etti ve şöyle dedi:
- Hamdü sena o Kadir Kayyum Allah'a ki,  rüzgârları, cinni ve şeytanları emrime verdi; dilediğimi yaptırdım. Bana kuşların ve hayvanların dillerini bildirdi. Nice kulları üzerine beni faziletli kıldı. Bana öyle büyük bir mülk verdi ki; benden başkası öyle mülke sahip ve nail olmadı, olamaz.
Bundan sonra İsa a.s. sena etti; şöyle dedi:
- Hamdü sena o Yüce Yaratıcıya ki, Âdem'i topraktan yarattığı gibi, beni de babasız ve ve maddesiz:
- KÜN  ( OL ).
Emri ile yarattı. Bana Tevrat'ın ve İncil'in ilmini ve şeriatın ilmini öğretti. Benim duamla, gözsüzlere ve hastalara şifa ihsan eyledi; ölüleri diriltti. Beni ve anamı lain şeytanın mekrinden emin kıldı. Beni diri olarak semaya çıkardı.
Bundan sonra onlara şöyle dedim:
- Hepiniz, Âlemlerin Rabbine sena ettiniz; ben de sena edeyim. 
Ve başladım:
- Hamdü sena o Gafur Gani Kerim Celal ve İkram sahibi zata ki; beni âlemlere rahmet, bütün insanları sevindiren ve çekindiren resul olarak gönderdi. Bana öyle bir kitap gönderdi ki, onun içinde her şeyin beyanı vardır. Benim ümmetimi cümle ümmetlerden hayırlı kıldı. Benim ümmetimi orta ümmet eyledi. Benim sinemi yardı; benden günahı kaldırdı. Benim zikrimi yüce kıldı. Beni cümle yaratılmışların FATİH'i ve cümle nebilerin SONUNCUSU eyledi. 
Bu senamdan sonra İbraim a.s. şöyle dedi: 
Bu FATİH'lik ve SONUNCU olmakla cümle nebiler üzerine faziletli kılındınız.
Makamat rivayetinde şöyle anlatıldı:

Resulüllah S.A. efendimiz Beyt-i Makdis'e vardığı zaman, bütün nebiler ve resuller kendisini karşılayıp merhabaladılar. Çeşitli övgülerle övdüler. Üzerine tabak tabak nurları saçtılar. Burak'ın önünde, taa, Mescid-i Aksa'ya kadar yürüdüler.

Bundan sonra, Resulüllah S.A. efendimiz Burak'tan indi. Cebrail a.s. Burak'ı bağlayınca, durdular.

Sonra, Resulüllah S.A. efendimize hitaben, şöyle dediler:

- Ya Habibellah, mescidin içine önce siz girin.

Resulüllah S.A. efendimiz onlara şöyle dedi:

- Siz benden evvel peygamber gönderildiniz; öne geçmeye, siz benden daha layıksınız. Onun için siz önce giriniz.

Bunun üzerine şanı yüce izzet sahibi Rabb'in şu hitabı geldi:

- Ey Habibim, insanları davet için bu vücud alemine cümleden sonra teşrif edip risaletle ayrı bir mevki kazandın. Ama, ketm-i ademde (Allah'ın ruh ve cisim âlemlerini yaratmayı istediği zaman bütün mahlûkların ilki) vücud bulan cümleden evvel ve kıdemli olan sensin. Onların hepsi senin nurundan yaratıldı. Önce içeri girmeye sen daha lâyıksın. Sen gir.     

Bu hitab üzerine, Resulüllah S.A. efendimiz, Cebrail ile beraber içeri girdi. Sonra nebiler ve resuller içeri girdiler.

Bundan sonra Cebrail ezan okuyup kamet getirdi.

Resulüllah S.A. efendimiz imam oldu. Nebiler, resuller ve hazır olan mukarreb (büyük) melekler Resulüllah S.A. efendimize uyup iki rekat namaz kıldılar.

Bundan sonrasını Resulüllah S.A. efendimizden dinleyelim:
- Namazı bitirdikten sonra, sırrıma hitab, derunuma (içime) ilham olundu:
- Şimdi duâ vaktidir; ümmetine duâ et.
Diye. 
Bunun üzerine, yüce dergâha el açıp tazarru ve niyaza başladım. Zaif ümmetimin necat ve selametleri, af ve mağfiret olunmaları için duâ ettim. Cehennem ateşinden halâs olmalarını talep ettim. Orada bulunan bütün nebiler, resuller ve hazır olan mukarrab melekler de duâma:
- ÂMİN!..
Dediler. Tam bu anda kalbime şöyle bir nida geldi:
- Ey Habibim, oturduğun yer, Mescid-i Aksa; gecen, Mirac gecesi; duâ eden, senin gibi şanlı peygamberler ve Allah'ın sevgilisi; duâna:
-ÂMİN!.. 
Diyenler de, bütün nebiler, resuller, mukarreb melekler; duâ ettiğin zat ise; merhametliler merhametlisi, cümleyi hidyet nuruna erdiren celâl ve ikram sahibi Allah'tır. Duâların makbul olacağına, ümmetinin günahları bağışlanacağına ve azaptan necat bulacaklarına şüphe yoktur. İzzetime, celâlime yemin ederim k, onlara rahmetimi ihsan eyledim. Cemalimi müşahade ile müşerref olmayı onlara nasib eyledim.
 Allahım son nefesimizi imanla kapa. Seni görmeyi bize nasib eyle. Ya Rahim, ya Rahman, peygamberin Muhammed S.A. hürmetine... Âmin!.. Ya Hannan, ya Mennan

Resulüllah S.A. efendimiz devamla anlatıyor:
- Bundan sonra Cebrail dışarı çıktı. Döndüğü zaman elinde üç kâse vardı. Bunların birinde süt, birinde şarap, diğerinde su vardı. Onları bana sundu:
- Bunlardan birini seçip için.
Deyince, ben sütü alıp içtim;ama dibinde biraz kaldı. Cebrail'e kâseyi verdiğim zaman, bana şöyle dedi:
- İslâm fıtratını seçtin.
Sonra hafiften bana bir seda geldi:
- Ya Muhammed, kâsedeki sütü tamamen içseydin; ümmetinden hiç kimse cehenneme girmeyecekti.
Bunun üzerine Cebrail'e şöyle dedim:
- O kâseyi bana ver; içinde kalan sütü içip bitireyim.
Cebrail şöyle dedi:
- Ezelde takdir olunup Umm'ül Kitap'a yazılan yerini bulur ve buldu ya Resulellah.
Ulema şöyle anlattı:

Resulüllah S.A. efendimizin, mirac gecesi Kabe-i Mükerreme'den doğruca semaya gitmeyip önce Beyt-i Makdis'e varıp oradan miraca çıkması babında on yedi fayda vardır. 

Biz, burada o on yedi faydayı beyana kalksak uzun olur; ancak biz onlardan ikisini beyanla yetineceğiz.

B İ R İ N C İ S İ:

Resulüllah S.A. efendimiz, semaya doğrudan Mekke'den gidip mirac eyleseydi; sonrada bunu ümmetine haber verseydi; bilhassa inatlaşanları ilzam etmek hem müşkil, hem de zor olurdu. Ama Resulüllah S.A. efendimiz:
- Önce Beyt-i Makdis'e vardım; ondan sonra semaya uruc ettim.
Buyurdu. Resulüllah S.A. efendimiz bu haberi verdiği zaman, inatlaşanlar bunu yine inkar etti. Bunun için şöyle dediler: 

- Eğer gittinse Beyt-i Makdis'in , Mescid-i Aksa'nın şeklini ve oluşunu bize haber ver. Biz, daha önce oraya gitmişiz, biliriz. Senin daha önce oraya gitmişliğin yoktur. Eğer durum bizim gördüğümüz gibi ise, bizim gördüğümüze uygun cevap verirsen, biz de inanırız. Bu gece uyanık olarak, Kudüs'e gidişini anlattığını da biliriz inanırız.

Resulüllah S.A. efendimiz onların suallerine doğru cevap vermek ve oranın şeklini olduğu gibi anlatmak sureti ile onları ilzam edip susturdu. Miracını böylece ispat eyledi.

Bu durumu biraz daha açalım.  

Resulüllah S.A. efendimiz, mirac edişinin ertesi gün; durumu haber verdiği zaman inkâr ettiler. Şöyle dediler:

- Şayet oraya vardınsa Mescid-i Aksa'nın durumunu bize anlat. Onların bu teklifi karşısında Resullüllah S.A. efendimiz şaşırdı, hayrette kaldı. Çünkü, orada nebilerin ve resullerin güzel sohbeti ile hoşnut olup daldığından; Mescid-i Şerif 'e bakmamıştı. Tam bu anda Cebrail geldi ve şöyle dedi: 
- Sübhan olan Yüce Hakkın sana selâmı var. Bana emir verdi; Mescid-i Aksa'yı önünüze getireceğim. 

Ona bakın; sorduklarına cevap verin.

Ve. Mescid-i Aksa'yı Resulüllah A.S. efendimize gösterdi.

Allah-ü Taâla'nın kudreti ile Mescid-i Aksa'yı karşısında hazır görünce sevindi ve inatlaşanlara:

- Sorun.

Buyurdu. Onlar sordukça, Resulüllah S.A. efendimiz isim ve resim şekli ile haber verdi. Meselâ:

- Direkleri kaç tanedir.

Diye sordular. Resulüllah S.A. efendimiz, her direği vasfı ile anlattı. Ebru taşı mıdır; mermer midir?
Vasfına göre bir bir anlattı. Her direğin aralığı ne kadar ise, onu da anlattı. Bunun üzerine şöyle dediler.

- Oraya gittiğine şek ve şüphe yoktur. Biz, defalarca gittiğimiz halde, onu bu şekilde anlatmaya gücümüz yetmez.

İşte onların bu ikrarları ile, kendilerini ilzam edip miracını ispat eyledi.  

İ K İ N C İ S İ:

O yer ki, Beyt-i Makdis'tir; mahşer yeri orası olacaktır. Ruz-ü cezada (kıyamet günü) cümle mahluk o yerin üzerinde toplanacaktır. Bu sebepledir ki, Allah-ü TaâlâHabibiResulü, cümleden ulu kıldığı Muhammed S.A. efendimizi pâk cesetleri ile oraya getirdi. Mübarek ayaklarını dünya aleminde o yerin üstüne bastırdı. Ta ki: Kıyamet günü olup o yerde cümle mahluk toplanıp haşroldukları zaman; Resulüllah S.A. efendimizin daha önce, hayat aleminde o yere basması hürmetine, kendisini tasdik eden ümmetine o yerde durmak kolay gele. O yerin dehşetinden o şiddetinden emin olalar.

O yerin üzerinde bulunan durak elli duraktır; her durakta biner yıl kalınacaktır. Böylece o gün, elli bin yıllık vakit olur.

Resulüllah S.A. efendimizin hürmetine; oralarda ümmetinin durmasını Allah-ü Taâlâ kolay eder. Böylece onlar, o günün cümle dehşetinden ve şiddetinden selamet bulur, salim olurlar.

Amin! Resullerin efendisi, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın Habibi ve müttakilerin imamı hürmetine. Allah-ü Taâlâ ona selât ve selâm eylesin.

                                                                                   Devamı 4. Bölümde...