Hazret-i Peygamber'imizin kabri, iç içe iki duvarla çevrili ve üzeri örtülü bir türbenin içinde bulunmaktadır. Kapısı yoktur. Bu yüzden içeri girilmesi mümkün değildir. Eski kaynaklarda ki bilgilere göre, etrafı taşlarla çevrili toprak kabirdir. Resmi de bulunmamaktadır. 

Hazret-i Peygamber'imiz zevcesi Hazret-i Aişe Validemiz'in odasında vefat etti. 

Ashabı Kiram, Peygamber Efendimiz'in nereye defnedileceği hususunu aralarında müzakere ettiler. Kabrin yeri konusunda;  Mescid-i Nebevi'nin içine, Cennetül Baki Kabristanı'na, mescidin içinde mimberin yanına, ağlayan hurma kütüğünün yanına defnedelim gibi görüşler ileri sürüldü.

Hz. Ebubekir Efendimiz' de "Ben Peygamber Efendimiz'den duydum. O, bu husuta şöyle buyurmuştu: "Peygamberler vefat ettiği yere defnolur."

İşte bu hadis gereği, Peygamber Efendimiz üzerinde vefat ettiği yatağın olduğu yerine defnedildi. 

Daha sonra Hazret-i Aişe, babası Hazret-i Ebubekir vefat edince babasını buraya defnettirdi. Hazreti Ömer Efendimiz vefat etmeden önce Peygamber Efendimiz'in yanına gömülmek için Hazreti Aişe Annemiz'den izin istedi. Hazret-i Ömer Efendimiz'in buraya defnedilmesinden sonra namahrem olduğu için araya perde çekerek (m. 676) 57 senesinde ki vefatına kadar burada yaşadı. (m. 676) 57 senesinde ki Ramazan Ayının 17. Salı günü burada vefat ettiğinde odada tek kişilik bir kabir yeri olmasına rağmen buraya defnedilemedi. Zira burası, "İsa Peygamber yeryüzüne indikten sonra vefat ettiğinde benim yanıma gömülür" hadisi şerifi gereği Hazret-i İsa Peygamber'e ayrılmıştır.

Hazret-i Hasan Efendimiz vefat ettiğinde, kardeşi Hazret-i Hüseyin Efendimiz kardeşinin cenazesini vasiyeti gereği  dua için Hücre-i Saadet kapısına getirince, buraya defnedileceğini sanarak cenazeyi içeri sokmak istemeyenler oldu.  
Daha sonra da Cennetül Baki Mezarlığı'na defnedildi. İleride bu gibi durumlar olmaması içinde Hücre-i Saadet 3 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrilerek kapatıldı. Sadece üstü açık bırakıldı.

Emevi Halifesi Velid, daha önce Medine de vali iken, bu duvarları yükselterek üzerini bir kubbe ile örttü. Daha sonrada Mescid-i Nebevi üç tarafından genişletilirken Hücre-i Saddet Mescidin içine alındı.

Bir dönem haçlı orduları Hazret-i Peygamber Efendimiz'in mübarek naaşlarını kaçırmak için tunel kazdılar. Bunun üzerine Nureddin Zengi, kabirlerin bulunduğu hücrenin etrafına  hendek kazarak hendeklere kurşun döktürdü.    

Dört asırdan beri tamirat görmeyen Mescid-i Nebevi' de en kapsamlı tamirat ise, Sultan Abdulmecid devrinde gerçekleşmiştir.

Mescid-i Nebevi'nin en geniş çapta yapılan imar ve genişletme çalışmaları 1984-1994 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu çalışmada mescidin alanı 98.326 m²’ye ulaşmış, ayrıca mescidin damına da 67.000 m²’lik namaz kılma alanı yapılmıştır. Mescidi kuşatan mermer avlu genişliği 235.000 m² olup, 650.000 kişinin aynı anda ibadet etmesini sağlamaktadır. Minarelerin sayısı ona çıkarılmış, bodrum katı da garaj olarak tasarlanmıştır.

Bu açıklamalardan sonra;

Hazret-i Peygamber Efendimiz'in Kabrini Ziyaret Adabı:


Resulullah’ı ziyaret için Medine’ye giderken, Mescid-i Nebi’yi ziyarete ve orada namaz kılmaya niyet edilir. Çünkü bu mescid, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa gibi içinde namaz kılmak üzere uzak yerlerden sefer yapılacak üç mescidden biridir. Burada kılınan bir namaz, Mescid-i Haram dışında, diğer mescidlerde kılınan bin namazdan sevap yönünden daha üstün görülmüştür. (Buhari, “Salatü fi mescidi Mekke”, 1) Yolculuk esnasında çokça salatü selam söylenir. 

Medine uzaktan görülünce: 

Allahım, burası senin peygamberinin haremidir, vahyinin indiği mübarek yerdir. Bu kutsalyeri benim için  cehennemden korunma, azaptan  ve hesaptan  güvence kıl!” diye dua edilir.

Örnek teşkil etmesi için  Şair Nabi'nin Hazret-i Peygamber Efendimiz'i (S.A.V) ziyaret hikayesini anlatmak istiyorum.


Zamanın paşalarından biri Şair Nabi'yi hacca götürür. Mekke' de ki hac farizasını bitirdikten sonra sıra, Rasullulah S.A.V. Efendimiz'i ziyarete gelir. Deve üzerinde seyahat ederken Peygamber Efendimiz'in kabri şerifleri olan Yeşil Kubbe görülmeye başladığı zaman Şair Nabi, hürmet ve edebinden kendini bu makamı ziyarete layık görememekten dolayı mahcubiyetinden ne yapacağını şaşırmış, paşa ise uykusu gelmiş ve adeta nereye geldiğinin farkında bile değildir.

Nabi'nin dudaklarından gayri ihtiyari şu mısralar dökülür:

Sakın terk-i edepten kuy-i mahbub-i hüdadır bu.
Nazargah-ı İlahidir, Makam-ı Mustafa'dır bu. 
Muraat-ı edep şartı ile gir, Nabi bu dergaha.
Metaf-ı kudsiyandır busegah-ı Enbiyadır bu.

Manası: 

Edebi terketmekten sakın; Burası Allahü Teala’nın Habibi’nin yeridir.
Burası Allahü Teala’nın nazar ettiği, Mustaf (s.a.v.)’nın makamıdır.
Ey Nabi. Bu dergaha edebin şartlarına riayet ederek gir.
Zira burası meleklerin etrafında pervane olduğu ve peygamberlerin hürmetle öptüğü tavaf yeridir.


Paşa her zaman ki tavrıyla:
-Ne o Nabi, gene bir varidat mı var? Deyince.
-Evet paşam. Makam-ı Muallaya yaklaştık. Kubbe-i Hadra görünüyor, birden içime bu doğdu diye mısraları tekrarlıyor.

Paşa ile birlikte hürmeten derhal deveden inerek yaya olarak yol almaya başlarlar. Dinlediği mısralardan oldukça duygulanan paşa, Nabi'den mısraları tekrar okumasını ister. Nabi mısraları tekrar ederken karşılarında ki bir minareden fecir vakti aynı mısraların tatlı nağmelerle yayıldığını işitirler.

Yusuf Nabi, şaşkınlık içinde:

Aman paşam ne oluyor? Şu minareden duyulan mısralar az evvel benim kalbime ilham edildi ve ben onu sizden başkasına okumadım. Bu ne iştir? Der ve müzezzinin yanına koşarak: 
Siz türkçe biliyor musunuz? der.
-Hayır.
-Biraz evvel ben bu mısraları söyledim. Baktım sende söylüyorsun. Bu mısraları nereden öğrendiniz?
-Siz Nabi misiniz?
-Evet

Bu cevabı alan müezzin eğilerek Nabi'nin elini öpmek ister. Müezzin Nabi'ye şöyle der.

-Rüyamda Rasullah S.A.V. i gördüm. Bana "Ümmetimden Nabi isimli biri beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı herşeyin üstündedir. Bugün sabah ezanından önce, onun benim için söylediği bu şiiri okuyarak Medine’ye girişini kutlayın." diye emrettiler. Ben de onun bu emri üzerine bu mısraları okudum.

Rasulallah S.A.V. Efendimiz'in "kim hacceder ve vefatımdan sonra beni ziyaret ederse, sanki beni hayatta iken ziyaret etmiş gibi olur." hadisi şerifinin örneğinde olduğu gibi Peygamber Efendimiz her şeyden haberdardır.

Resülüllah Efendimiz (s.a.s.);

"Bir kimse bana selam verince Allah bana ruhumu iade eder, ben de o kimsenin selamını alır, ona karşılık veririm" (Ebu Davud, Menasik, 100; I,534.) buyurmuştur.

Peygamber Efendimizi ziyaret etmeğe niyet eden kimse, mescidini ziyaret etmeğe niyet eder ve bu ziyaret ile Allah’ın rızasını kazanmayı amaçlar.Yolculuğu sırasında her zamankinden daha çok salat-ü selam getirir. Medine’ye yaklaşıp Mescid-i Nebevi'yi ve civarını görünce salat-ü selamı daha da arttırır ve

"Ey Allah’ım! Bu, Peygamber’inin haremidir. Onu benim hakkımda cehennem ateşinden, azaptan ve kötü hesaptan korunma vesilesi kıl" diye dua eder. Mümkünse Medine’ye girdiğinde gusleder veya abdest alır. 

Sükünet ve vekar ile kemali hürmet ve ihtiram ile Babüsselam veya Babu Cibril kapısından giriniz. Resulullah S.A.V.  Efendimiz'in mimberi şerifi sağ omuzuna, Hücre-i Saddet sol omuzuna gelecek şekilde Ravza-i Mutahhara'da (Cennet Bahçesi) kerahet vakti değilse iki rekat  tahhiyatül mescid namazı kılınız.

Resülüllah Efendimiz (s.a.s.);

"Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir, minberim de (Kevser) Havuzumun üzerindedir" buyurmuştur. (Buhari, Mescid-ü Mekke, Fadlü’s-Salati Fi Mescid-i Mekka; II, 57.) Bu nedenle; "Ravza-i Mutahhara" denilen yerde kılınması uygun olur.

Sonra Peygamber Efendimiz'i ziyaret etmeyi size nasip eden Allah'a (c.c.) şükür secdesi yaparak, iki rekat şükür namazı kılarak duada bulununuz. Daha sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Efendimiz'in kabri şerifi karşısına gelerek iki metre mesafede yüzünüzü kabre, sırtınızı kıbleye dönerek durunuz. 

Resülüllah’ın kendisini gördüğü, söylediklerini işittiği, kendisine mukabelede bulunacağı bilinci ve duasının kabul edileceği inancı ile edep ve hürmetle sesinizi yükseltmeden şöyle selam verip ve dua ediniz:







Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah’ın Resülü.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah’ın Nebisi.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah’ın seçkin Peygamberi.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey rahmet Peygamberi.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey ümmetin şefaatçisi.

Allah’ın selamı üzerine olun ey Peygamberlerin efendisi.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey nebilerin sonuncusu.

Allah’ın selamı üzerine olsun “Ey örtünüp bürünen Peygamber”



Allah’ın selamı üzerine olsun ey Muhammed,

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Nebi Ahmed.

Allah’ın selamı sana ve Allah’ın kirlerini giderip tertemiz kıldığı güzel ve temiz ev halkına olsun.

Allah bizden yana seni, bir nebiyi kavminden yana ve bir resülü ümmetinden yana mükafatlandırdığı en yüksek derece ile mükafatlandırsın.

Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve sen Allah’ın Resülü’sün. Peygamberlik görevini ve emaneti yerine getirdin. Ümmete nasihat ettin, Kur’an’ı açıkladın, Allah yolunda hakkıyla cihad ettin.

Allah’ım! Efendimiz Muhammed (s.a.s.)’e vesileyi ve fazileti ver ve onu kendisine vaad ettiğin “Makam-ı Mahmûd”a gönder. Ona, senden istenebilecek en büyük mükafatları ver.

Allah’ım! Efendimiz, kulun ve ve Resûlün, ümmi Nebi’n Muhammed’e ve onun Aile fertlerine, eşlerine ve soyuna salât et, tıpkı İbrahim (s.a.s.)e ve onun aile fertlerine salat ettiğin gibi ya Rabbi.

Efendimiz Muhammed (s.a.s.)’i ve onun aile fertlerini mübarek kıl, tıpkı İbrahim (s.a.s.)’e ve onun aile fertlerini mübarek kıldığın gibi ya Rabbi! 

Çeşitli beldelerden, uzak diyarlardan Seni ziyaret maksadı ile şefaatini istemek ve Rabbimiz'e seni vasıta kılarak şefaat dilemek için huzuruna geldik. Sen Makamı Mahmud ve şefaati kabul edilecek olan şefaatçisin. İşte biz günahlarımıza tövbe ve istiğfar etmiş olarak huzuruna geldik. Rabbimiz katında bizim için şefaatçi ol. Bizi sünnetine bağlı olarak yaşatıp öldürmesini, kıyamette senin cemaatin içinde haşretmesini, senin havzından su içmeyi O' ndan  niyaz eyle ey Allah'ın Resulü. Bize şefaat eyle. 

Ey Allah’ım! Onu bize şefaatçi kıl, canımızı onun dini ve sünneti üzere al, terk edilmemiş ve pişman olmamış kimseler olarak bizi onun Kevser havuzunun başında topla ve onun kabından bize su içir.

Ey Rabbimiz. Şüphesiz ki sen çok esirgeyensin, çok merhamet edensin.

Rabbimiz. Bize dünyada bir iyilik ver, ahirette de bir iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru. 

Diye dua ediniz.

Ziyaret süresince Allah’ın Resulünün sağ olup, Hücre-i Saadet'inde istirahat etmekte olduğu düşüncesi ile hareket ediniz.

Kendisi vasıtası ile Resülüllah’a selam gönderilmiş ise;

"Ya Resulellah! Filanca kişinin sana selamı var, Allah katında kendisi için şefaatçi olmanı istiyor; ona ve bütün müslümanlara şefaat eyle" diye selamı iletiniz.

Dua, salât ve selamdan sonra, bir metre kadar sağa ilerleyerek Hz. Ebubekir (r.a.) ın başının hizasında durunuz.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah Resûlü’nün halifesi.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah Resûlü’ün sığındığı mağaradaki arkadaşı.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah Resülünün yolculuk arkadaşı.

Alah’ın selamı üzerine olsun ey onun sırlarının güvenilir saklayıcısı.

Allah seni bizden yana, bir önderi, peyganberinin ümmetinden yana mükafatlandırdğı en yüksek derece ile mükafatlandırsın. Hiç şüphe yok, sen Allah’ın Resülüne en güzel şekilde halifelik yaptın, onun yolunu en iyi şekilde takip ettin. Dinden dönenlerle ve bidatçılarla savaştın, akrabalık bağlarını gözettin. Ölünceye kadar hakkı daima ayakta tuttun, haklı olana yardım ettin. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun diye selam verip dua ediniz.

Daha sonra bir metre kadar sağa doğru ilerleyerek Hz. Ömer (r.a.) ın başı hizasına geliniz. Burada;

Allah’ın selamı üzerine olsun ey müminlerin emiri.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey müşriklerin baskısı altında iken müslümanlığını ortaya koyup ilan eden yiğit.

Allah’ın selamı üzerine olsun ey putları kıran Halife.

Allah seni en güzel bir şekilde mükafatlandırsın ve seni halife yapanlardan razı. Çünkü sen islama ve müslümanlara yardım ettin, yetimleri himayen altına aldın, akrabalık bağlarını gözettin. İslam seninle güç kazandı Müslümanlar için razı olunan bir önder, doğru yola iletilmiş bir yol gösterici oldun.Onların birliğini sağladın, fakir olanlarını zengin kıldın, eksiklerini tamamladın. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun diye selam verip dua ediniz.

Daha sonra dilerseniz orada, dilerseniz  mescidin uygun olan her hangi bir yerinde başka dualarda bulunur, kendiniz, aileniz  ve yakınlarınız için dua edersiniz.