Bundan sonra izzet sahibi Yüce Allah bana şöyle sordu:
- Ya Muhammed, sema ehli hangi amelin işlenmesini temenni ve arzu ederler, bilir misin?Şöyle dedim:
- Bilmem ey Rabbim, her şeyi sen bilirsin. Gaybleri de yine sen bilirsin.
Tekrar izzet sahibi Rabbim şöyle buyurdu:
- Ya Muhammed, mele-i alâ (çok yüce manevi alem) hangi ameli işlemeyi arzu ve temenni eder, bilir misin?
Şöyle dedim:
- Bilmem ey Rabbim, her şeyi sen bilirsin. Çünkü sen, gaybleri bilensin.
Bundan sonra, lütfunu, keremini, fazlını, ihsanını verip her şeyi keremi ile öğretti. Cümle ilimlere vasıl eyledi.
Tekrar sordu:
- Mele-i alâ hangi amali işlemek ister bilir misin?
Şöyle dedim:
- Günahlara kefaret olan ve onları kapatan amelleri, cennetde ki dereceleri yükselten amellerin işlenmesini isterler.
İzzet sahibi Rabbim sordu:
- Günahlara kefaret olan ameller nedir?
Şöyle anlattım:
- Soğuk günlerde soğuk su ile abdest alıp azalarını tam yıkamak, cemaatle namaz kılmaya ayakları ile yürüyüp gitmek, bir namazı kıldıktan sonra, öbür namazı beklemek. Bu üç amel günahlara kefarettir. Her kim bu üç ameli işlerse, o kimse, hayırla ömür sürüp gider; daima hayır içinde olur. Anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir.
- İzzet sahibi Rabbim tekrar sordu:
- Cennette dereceleri âli (yüksek) kılan amel nedir?
Şöyle dedim:
- Misafire ve halka yemek yedirmek, rast geldiği mümine selam vermek, insanlar uyurken kalkıp namaz kılmak. Bu üç amel cennette dereceleri âli kılar.
Bundan sonra Sübhan olan Yüce Hak, bana tekrar şöyle buyurdu:
- Söyle ya Muhammed.
- Ne söyleyeyim? Ya Rabbi.
Dedim.
Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Şu duâyı oku: Allah'ım senden iyiliklere dair amel işlemeyi, kötülükleri terki istiyorum. Bir kavme azap edeceksen, ben de onların arasındaysam, azaba uğramadan beni zatına al.
Resulüllah S.A. efendimiz yakınlık makamına nail olup cemal müşahedesine erdi.İzzet sahibi Rabbın kelâmını duyarak ilmelyakin (ilimle bilmek) derecesinden aynelyakine (gözle görerek bilmek) ulaştı. Gaybı imanı şuhuda (görmeye) dayalı bir imana çevrildi. Sübhan olan Yüce Hak, bu manayı Resulüllah S.A. efendimize heber verip şöyle buyurdu:
- Rabbından, kendisine gelene Resul iman etti. (2/285)
Burada:
- Resul.
Lafzından murad, Resulüllah S.A. efendimizdir.
Resulüllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:
- Üstteki âyet-i celile üzerine şöyle dedim:
- Evet ya Rabbi, cümle inzal (indirilenlere) olunanlara iman ettim.
Yüce Hak şöyle sordu:
- Başka kim iman etti?
Şöyle dedim:
- Bütün müminler şanı yüce olan Allah'a iman etti. (2/285)
Yüce Hak tekrar sordu:
- Başka kime iman ettiler?
Şöyle dedim:
- Allah'ın meleklerine, kitaplarına ve resullerine. Allah'ın resulleri arasında hiç bir fark gözetmeyiz; cümlesini tasdik ederiz.
Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Müminler inzal olunanlara ve Rabbın kitabında olan emirlere ne dediler?
- Duyduk, iman getirip itaat ettik. (2/285)
Dediler ya Rabbi.
Dedim. Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Doğru söyledin ya Muhammed, onlar benim kitabımı dinleyip emrime itaat ederler. Şimdi ne muradın varsa iste; verilir.
Şöyle dedim:
- Rabbımız, affını, mağfiretini isteriz; sonunda senin huzuruna varacağız. Af ve mağfiret ederek huzuruna pâk ilet. (2/285)
Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Seni ve ümmetini bağışladım.
Sonra, Yüce Hak azamet ve celâli ile şöyle buyurdu:
- Allah, hiç bir nefse gücünden fazlasını teklif etmez, ancak gücü yettiği kadarını ona emreder. Bu meydanda, yaptığı bir iyilik olursa; kendi yararınadır. Yapacağı masiyet misili (Allah'ın yasak ettiği şeyleri yapma ) şeyler ise, kendi zararınadır. (2/286)
Bundan sonra Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Bu gece ata (ihsan-bağış) gecesidir. Ya Muhammed, ne muradın varsa iste; verilsin.
Şöyle dedim:
- Rabbımız, hata ve nisyan (unutma) olarak bizden vaki şeylerle bizi cezalandırma. (2/286)
Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Senden ve ümmetinden hata ve nisyan olarak vaki günahları bağışladım; af ettim. Kendilerine zorla yaptırılan günahları da affettim.
Sonra şöyle buyurdu:
- Tekrar iste; verilecektir.
Şöyle dedim:
- Rabbımız, bizden evvel gelen ümmetlere yüklediğin ağır yükleri bize de yükleme. (2/286)
Bizim şeriatımızı (dini kurallar bütünü) sair ümmetlerin şeriatları gibi zor ve güçlü eyleme.
Resulüllah S.A. efendimiz şunu anlatmak istiyor:
Geçmiş ümmetlerin üzerine yüklenen ağır amelleri bize de emretme.
O ameller:
Mallarının dörtte birini zekât vermek, elbiselerine murdar bir şey bulaşınca, o bulaşık yeri kesmek, işledikleri günahın cezasını tezden vermek ve benzeri cezalar.
Mallarının dörtte birini zekât vermek, elbiselerine murdar bir şey bulaşınca, o bulaşık yeri kesmek, işledikleri günahın cezasını tezden vermek ve benzeri cezalar.
Meselâ:Onlar bir günah işledikleri zaman,güzel olan bir şey onlara helal olduğu halde, işledikleri günah dolayısı ile, ceza olarak o şey haram olurdu.
Sonra onlar, Allah'ın yasak ettiği bir şeyi işledikleri zaman, maymun ve hınzır şekline döner değişirlerdi.
Geceleri bir günah işledikleri zaman, ya alınlarına yahut kapılarının üzerine o günahları yazılırdı.
Şöyle ki:
- Gece bu adam bir günah işledi; bunun cezası kendini öldürmektir.
Yahut onun cezası şunlardı: Kendisini ateşe yakmak, falan azasını kesmek.
Bu şekilde onların yaptıkları hatalar açıklanır; dolayısı ile rezil rüsva olurlardı.
Yine onlar, kiliselerinden başka bir yerde namaz kılamazlardı; caiz değildi.
Oruç tutacakları gece, yatsıdan sonra yemek ve ehlinin yanına varmak haramdı.
Resulüllah S.A. efendimizin anlattıklarına devam edelim:
- İşte, bunlar gibi cümle güçlükleri bize de yükleme.
Diyerek niyaz eyledim.
Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Sana ve ümmetine kolaylık ihsan eyledim; bu güçlükleri yüklemem. Başka iste, verilsin.
Şöyle dedim:
- Rabbımız, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükleme. (2/286)
(Yani: Belâları ve ağır işleri.)
Şöyle buyurdu:
- Sana ve ümmetine böyle güçleri yetmeyeceği şeyleri, ağır işleri, meşakkatleri yüklemem. Başka iste; verilecektir.
Şöyle dedim:
- Bizi affet. (2/286)
Şöyle buyurdu:
- Seni ve ümmetinin günahlarını affettim.
Tekrar şöyle dedim:
- Bizi bağışla. (2/286)
Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Seni ve ümmetini mağfiret eyledim.
Bir rivayete göre: Resulüllah S.A. efendimiz Allah'ın günah saydığı şeyleri tek tek açıkça anlatıp onlardan ümmeti için mağfiret dilemiştir. Her istediği için de Yüce Hak:
- Bağışladım.
Buyurdu.
Resulüllah S.A. efendimiz şöyle devam etti:
- Sonra şöyle dedim:- Bize merhametinle muamele eyle. (2/286)
Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Merhamet eyledim.
Daha sonra:
- Sen velimizsin, yardımcımızsın. (2/286)
Dedim; Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Cümle müminlerin velisi, Allah-ü Azimüşşan'dır; kafirlerin mevlâsı yoktur.Sonra şöyle dedim:- Küffar kavme karşı bize yardım eyle. (2/286)
Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Seni ve ümmetini taa, kıyamete kadar küffar kavme karşı galip ve muzaffer eyledim.
Bundan sonra Yüce Hak şöyle buyurdu:
- Habibim, bunlardan başka her ne dileğin varsa, iste; verilsin.Şöyle dedim:
0 Comments
Yorum Gönder